Türk Lirası’nın yabancı para birimleri karşısındaki değer kaybı bir kez daha Türkiye gündemin ilk sırasına yerleşti. Dolar/TL 7,29’u, euro/TL 8,66’yı aşarak ile rekor kırarken, uzmanlar kur artışına dair birçok nedene işaret ediyor.
Ancak Mehr Haber Ajansı'a konuşan Merkez Bankası eski Başekonomisti, Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Hakan Kara" Pandemi sürecinin ekonomiye olumsuz etkisi sınırlamak amacıyla fazla dozda yapılan para ve kredi genişlemesinin yan etkileri olarak da nitelendirebiliriz" dedi.
Aşağadaki yazıda Prof. Dr. Hakan Kara Mehr'in sorularına verdiği yanıtları okuyabilirsiniz:
1- Ağustos 2018'in ardından TL bir kez daha dolar ve euro gibi yabancı para birimleri karşısında rekor değer kaybı yaşıyor. Bazı uzmanlar bu değer kaybının sadece koronavirüsle ilgili olmadığına inanıyor. TL’nin değer kaybetmesine neden olan faktörler nelerdir?
Son dönemde TL’de yaşanan değer kaybını birçok faktörün bileşimi olarak değerlendirmek gerekiyor. Covid’in kendisinden ziyade buna verilen tepki biçimiyle de ilgili. Pandemi sürecinin ekonomiye olumsuz etkisi sınırlamak amacıyla fazla dozda yapılan para ve kredi genişlemesinin yan etkileri olarak da nitelendirebiliriz. Kamu bankalarının aşırı hızlı kredi genişlemesi ve buna eşlik eden parasal genişleme son dönemde piyasalarda yaşanan dalgalanmanın temel sebebini oluşturuyor. Ortaya çıkan paranın önemli bir kısmı dövize kayınca TL üzerindeki baskı arttı. İlgili otoriteler buna müdahale etmek için Merkez Bankası rezervlerini hoyratça kullanınca yatırımcıların risk algısı bozuldu. Bu da sermaye çıkışını hızlandırdı. Bir taraftan yüksek cari açığı da ekleyince ortaya önemli bir döviz ihtiyacı çıktı ve bu da kur ve risk primi üzerinde tekrar baskı yaparak kısır bir döngü yarattı. Son günlerde bu politikalardan geri adım atılması piyasaları bir miktar yatıştırsa da oynaklık henüz tam olarak kontrol altına alındı demek için erken. Küresel tarafta hava bozulursa yeni tedbirler almak gerekebilir.
Turizm sektörünün toplam iktisadi faaliyet içindeki ileri geri bağlantılarını hesaba katarsak her yüzde 10’luk düşüşün yaklaşık 0,6 puan genel büyümeyi düşürdüğünü ifade edebiliriz. Yani tek başına turizm gelirlerindeki azalış bu sene büyümeyi 4 puan aşağı çekebilir.
2- Coronavirüs nedeniyle Türkiye'de, özellikle turizm sektöründe ekonomik faaliyetin mevcut durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Pandemiden en çok etkilenen sektörlerin başında turizm sektörü geliyor. Türkiye’nin turizm gelirleri Nisan-Haziran döneminde yok sayılacak düzeydeydi. Temmuz’dan itibaren sınırlı bir toparlanma gözleniyor. Yabancıların kredi kartı harcaması verisinden ve Devlet Hava Meydanları İşletmesinin açıkladığı dış hat yolcu verilerden bunu takip edebiliyoruz. Bununla birlikte, yine de yıllık bazda yüzde 80-90 civarında düşüşler olduğunu görmekteyiz. Ağustos’tan itibaren bazı ülkelerden uçuş yasaklarının kalkmasıyla toparlanma biraz daha belirginleşebilir. Buna ragmen 2020 yılı genelinde turizm gelirlerinin en iyi ihtimalle üçte birine düşmesi bekleniyor. Özetle, turizm harcamaları bir müddet daha zayıf kalmaya devam edecek gibi görünüyor.
Tabii bu durum genel ekonomiye de yansımakta. Turizm sektörünün toplam iktisadi faaliyet içindeki ileri geri bağlantılarını hesaba katarsak her yüzde 10’luk düşüşün yaklaşık 0,6 puan genel büyümeyi düşürdüğünü ifade edebiliriz. Yani tek başına turizm gelirlerindeki azalış bu sene büyümeyi 4 puan aşağı çekebilir. Bunun dışında Avrupa Bölgesinin ekonomisindeki sert yavaşlamayı dikkate alırsak ihracatın da yıl genelinde küçülmesi kaçınılmaz. Sağlık kaygılarına bağlı olarak zayıflayan diğer hizmet sektörlerini hesaba katınca yıl genelinde ekonominin bir miktar küçülmesi beklenebilir. Öte yandan, hızlı kredi artışına bağlı olarak iç tüketimde gözlenen toparlanma küçülmeyi sınırlayacaktır. Nitekim açıklanan öncü veriler yılın ikinci çeyreğindeki sert daralmanın ardından büyümenin üçüncü çeyrekte tekrar pozitife geçebileceğine işaret etmekte.
3- Türkiye Hükümeti’nin dış ve iç siyasetinin ekonomideki etkisini nasıl yorumluyorsunuz?
Siyasetin ekonomi üzerindeki etkisini tahmin etmek kolay değil çünkü böyle bir etkiyi tespit etmek için elimizde çalışmalar yeterli bulgu sunmuyor. İç siyaset daha çok güven kanalı, risk primi ve sermaye akımları üzerinden etkili olmakta. İçerde istikrar ortamı sağlandığında, hem makine teçhizat yatırımları hem de konut sektörü olumlu etkileniyor. Dış siyasetin etkisi daha çok kendini doğrudan sermaye yatırımları, ikili ticaret anlaşmaları ve turizm üzerinden göstermekte. Örneğin, son yıllarda yakın zamana kadar Avrupa ve ABD’den gelen doğrudan yatırımlar azalırken Asya ve Orta Doğudan gelen fonların payı kısmen artış eğilimindeydi. Bunu dış siyasetin bir yansıması olarak düşünebiliriz.
yorumunuz